Osmanlı tarihindeki en ilginç olaylardan biri de kazıklı voyvoda meselesidir. Voyvoda, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Eflak Prenslerine verilen bir ünvandı. Esasen Osmanlı Devleti fethetmeden önce de buradaki Prenslere kumandan anlamında Voyvoda denilirdi.
Vlad Tepeş , yani nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda Eflak Prenslerinden biriydi ve Osmanlı’ya vergi ödemek şartıyla Eflak tahtına oturmuştu. Zamanla kendisine yaptıklarından dolayı bu isim verilecektir. Günümüzde filmlere de kont drakula olarak konu edilmiştir. Dracul modern roman dilinde şeytan iblis gibi manalara gelse de Latince’de ejderha manasına geliyor.
Vlad III daha küçük yaşta Osmanlı Devletine esir düşmüş ve 7 yıl boyunca Osmanlı Devleti himayesinde yaşamıştır. Osmanlı Devletinin o zamanlar başkenti olan Edirne sarayında yaşamış ve hatta Fatih Sultan Mehmet ile derslere de katıldığı olmuştur. Vlad ülkesine yönetici olarak atandığında onu islam ve Türk düşmanı yapan neydi bilinmiyor ama kendi vatandaşları Vlad’a Tepeş yani cellat ünvanını vermekte sakınca görmemişlerdi. Babasının soyadı ise İblis manasına geliyordu. Vlad’ın şüphesiz kaderi çizilmişti.
Neden İsyan ?
Vlad Tepeş ( vlad dracul olarak da bilinir. ) başlangıçta Osmanlı Devletine vergilerini düzenli gönderiyordu. Ancak güçlendikçe bu zorunluluk ağır gelmeye başlamıştı. Birdenbire vergi vermeyi kesti ve başkaldırdı. Bu durum şüphesiz Fatih için anlaşılması zor bir olaydı. Beraber büyüdüğü ve güçlü olmayan bu prens kendisine nasıl başkaldırabilirdi ?
Üstüne üstlük bu cani adam, Fatih’in 1460 yıllarında seferde olmasını fırsat bilerek Tuna nehri dolaylarında onbinlerce Bulgar Türkünü kazığa oturttarak öldürdü. Onun bu ünvanı almasını sağlayan olay da bu olmuştur.
Bunun üzerine Fatih, Eflak üzerine sefer yapmaya ve Vlad’a haddini bildirmeye karar verdi.
Sefere çıkıldı. Vlad akıllı bir liderdi ülkesi için. Ne de olsa Edirne Sarayında eğitim görmeye layık görülmüştü. Yeniçerileri bekleyen manzara dehşetti. 15 bin sivil halk, kazığa oturtulmuş şekilde yol üzerinde karşıladı onları. Müthiş bir moral bozukluğu yaratan bu olay psikolojik savaştı.
Fatih kalenin saldırı ile alınmasının çok zor olduğunu bildiği için kuşatmayı tercih etti. Bu da psikolojik bir hamleydi. Halk açlık ve hastalıkla boğuşurken vlad dracul bu duruma dayandı. Vlad’ın sevgilisi Elizabeth ise bu duruma daha fazla dayanamayarak kendisini Kule’den aşağıya bıraktı.
Söylentilere göre Vlad , sevgilisinin kanını içmek için cesedinin yanına inmiştir. Fatih Sultan Mehmet, nedendir bilinmez bir süre sonra kuşatmayı komutanlarına teslim ederek, İstanbul’a geri döndü. Kuşatma başarıya ulaşmak üzere iken Vlad daha fazla dayanamadı ve kuşatmayı yararak Macaristan’a kaçtı. Bu sırada Türkler tarafından yakalandı ve Kellesi kesilerek İstanbul’a gönderildi. İstanbul’da kazığa bağlanan kellesi sergilendi.
Kellesi kazığa saplanmış bir halde sergilenen vlad dracul tarihin ilginç şahsiyetlerinden biridir. Ülkesinde kahraman olarak anılan vlad dracul Osmanlı Devleti tarihi için bir hain ve canidir. Şüphesiz ülkesinde de bu şekilde anılması gerekiyor. Şüphesiz kaynakların o bölgede devamlılığı onu kahraman yapmıştır. Ne de olsa kendi yazdığı tarihi okutmuştur. tıpkı ülkemizde olduğu gibi. Kahramanlar ile hainler arasında tarih kronikleri sayesinde malesef ince bir çizgi oluşmuştur.