Article Time

İsrail ve Filistin Neden Savaşıyor ?

Savaşın Tarihsel Arka Planı Nedir ?

İsrail-Filistin çatışması, uzun bir tarihsel arkapana sahiptir ve birçok faktörün bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıkmış bir çatışmadır. İşte bu çatışmanın tarihsel arkaplanı :

Osmanlı İmparatorluğu Dönemi: 16. yüzyıldan 20. yüzyılın başlarına kadar, bölge Osmanlı İmparatorluğu’nun kontrolü altındaydı. Osmanlı İmparatorluğu, Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar gibi çeşitli dini ve etnik grupları barındıran bir toplumun sınırları içinde yer alıyordu.

filistin-israil-savasi
filistin sorunu

Britanya Mandası Dönemi: I. Dünya Savaşı sonrasında, Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküşüyle Filistin, Birleşik Krallık tarafından yönetilen bir mandater devlet haline geldi. Bu dönemde Filistin’e hem Yahudi hem de Arap göçleri yaşandı.

İsrail’in Kuruluşu: 1947’de Birleşmiş Milletler, Filistin topraklarının bölünmesi, Gazze Şeridi’ni  ve İsrail’in kuruluşunu öneren bir planı kabul etti. Bu, İsrail’in 1948 yılında kurulmasına yol açtı. Ancak, bu karar Filistinliler arasında kabul görmedi ve 1948 Arap-İsrail Savaşı patlak verdi.

1967 Altı Gün Savaşı: 1967’deki savaş, İsrail’in Batı Şeria, Doğu Kudüs ve ele geçirmesine yol açtı. Bu, İsrail-Filistin çatışmasının modern dönemdeki önemli bir dönüm noktasıydı.

Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ ya da PLO): 1960’ların sonlarında kurulan PLO, Filistin halkının haklarını savunmak ve Filistin topraklarına dönüş hakkını talep etmek amacıyla faaliyet gösterdi.

Barış Süreçleri: 1990’larda Oslo Anlaşmaları ve Camp David Zirvesi gibi barış girişimleri, İsrail ve Filistin arasında barışın sağlanması için önemli adımlar atıldı, ancak bu süreçler de kesintilere uğradı ve sonuçsuz kaldı.

Bugünkü Durum: İsrail-Filistin çatışması halen devam etmektedir. İsrail ve Filistin yönetimleri, Filistin toprakları üzerinde hak iddia etmektedirler ve bu nedenle barış süreci sık sık tıkanmaktadır. Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimlerinin büyümesi ve Gazze Şeridi’ndeki İsrail ablukası gibi konular da çatışmayı karmaşıklaştırmaktadır.

İsrail-Filistin çatışması, tarihsel olarak zengin bir geçmişe sahip ve pek çok derin kökene sahip karmaşık bir sorundur. Bu çatışma tarihsel, siyasi, toprak, dini ve kültürel faktörlerin etkileşimi sonucunda gelişmiştir.

İsrail ve Filistin arasındaki çatışma, tarihsel, siyasi, toprak ve dini faktörlerin karmaşık bir bileşimine dayanmaktadır. Temel olarak bakacak olursak özellikle II.Dünya Savaşından sonra soykırıma tehlikesi atlatan  İbranilere- ( Yahudi ) de denebilir – bir vatan arayışı söz konusu olan yıllarda BM’nin de onayladığı bir kararla Filistin topraklarının bir kısmında bir anavatan projesi ortaya atıldı. Buna göre

  1. Filistin topraklarının bölünmesi: Öneri, Filistin topraklarının İsrail ve Arap devletleri arasında paylaşılmasını öngörüyordu. Filistin Mandası altındaki topraklar ikiye ayrılacaktı.
  2. Uluslararası yönetim altındaki Kudüs: Kudüs, uluslararası bir yönetim altına verilecekti ve her iki taraf için de açık ve serbestçe erişilebilir olacaktı.
  3. Bağımsız Yahudi ve Arap devletleri: İsrail ve Arap devletleri Filistin topraklarının farklı bölgelerinde bağımsız devletler olarak kurulacaktı.

İsrail Devleti’nin Toprakları : İsrail Devleti kurulacak olan bölgeler Tel Aviv, Hayfa, Kudüs (Batı Kudüs’ün bir kısmı), Jaffa, Akko (Acre) ve diğer çevresel bölgeleri içeriyordu. Bu topraklar kuzeyde Akdeniz kıyılarından güneyde Negev Çölü’ne kadar uzanıyordu.

Filistin Arap Devleti’nin Toprakları : Öneriye göre, Filistin topraklarının geri kalanı Arap devletlerinin kurulmasına izin veriyordu. Ancak bu planı Arap devletleri kabul etmediler ve birçokları bu planın Filistinlilerin topraklarını paylaşmasına izin verdiğini düşündüler.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılan oylamada, bu öneri kabul edildi ve 181 sayıyla kabul edilirken, 29 oy karşı çıktı ve 13 ülke çekimser kaldı. Bu öneriye dayanarak İsrail 1948 yılında kuruldu. Ancak, bu planı kabul etmeyen Arap ülkeleri İsrail’e saldırdı ve bu, 1948 Arap-İsrail Savaşı’na yol açtı. İsrail, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda da Filistin topraklarının önemli bir kısmını ele geçirdi ve bu durum İsrail-Filistin çatışmasının devam etmesine neden oldu.

Peki bu süreçte İsrail’i kimler destekledi ?

İsrail’in kuruluşu ve sonraki yıllarda uluslararası tanınmasında ve güçlendirilmesinde birkaç önemli aktör ve grup bulunmaktadır. İşte bu süreçte İsrail’i destekleyen bazı önemli taraflar:

Birleşmiş Milletler (BM): İsrail’in kuruluşu, Birleşmiş Milletler tarafından kabul edilen bir planın sonucuydu. 1947 yılında BM Genel Kurulu, Filistin topraklarını bölen ve İsrail’in kurulmasını öngören bir bölünme planını kabul etti. Bu, İsrail’in uluslararası tanınmasının temelini attı.

ABD: ABD, İsrail’in kuruluşunu ve bağımsızlığını ilk tanıyan ülkelerden biriydi. ABD’nin İsrail’e olan desteği, İsrail-Filistin çatışması süresince devam etmiş ve İsrail’e askeri, ekonomik ve siyasi destek sağlamıştır.

Sovyetler Birliği: Sovyetler Birliği, İsrail’in kuruluşunu tanıdı ve destekledi. Ancak, Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği’nin Arap ülkeleriyle de yakın ilişkileri olduğunu görmekteyiz. Bu nedenle Sovyetler Birliği’nin desteği, karmaşık bir dinamik sergiledi.

Avrupa Ülkeleri: Birçok Avrupa ülkesi, İsrail’in kuruluşunu tanıdı ve diplomatik ilişkiler kurdu. Avrupa, İsrail’e ekonomik yardım ve siyasi destek sağladı. Ancak Filistin konusunda Avrupa ülkeleri arasında görüş ayrılıkları da vardı.

  • Birleşik Krallık: Birleşik Krallık, İsrail’in kuruluşunu tanıyan ülkelerden biriydi. 1948’de İsrail’i resmen tanıdı ve İsrail ile diplomatik ilişkiler kurdu.
  • Fransa: Fransa da İsrail’in kuruluşunu tanıdı ve diplomatik ilişkiler kurdu. Fransa, İsrail’e askeri yardım ve silah tedarikinde bulundu.
  • İtalya: İtalya, İsrail’in bağımsızlığını tanıdı ve diplomatik ilişkiler kurdu.
  • Almanya: Almanya, 1965 yılında İsrail ile diplomatik ilişkiler kurdu. Bu, tarihsel olarak önemli bir adımdı, çünkü Almanya’nın II. Dünya Savaşı sırasında Yahudilere karşı işlediği suçlar nedeniyle Yahudi devleti İsrail ile ilişkilendirilmesi duygusal ve tarihsel zorluklar taşıyordu.
  • Yunanistan: Yunanistan, İsrail’i tanıyan ve diplomatik ilişkiler kuran diğer Avrupa ülkelerinden biriydi.
  • Hollanda: Hollanda da İsrail’i tanıyan ve diplomatik ilişkiler kuran ülkeler arasındaydı.

Yahudi Diasporası: Dünya genelindeki Yahudi diasporası, İsrail’in kuruluşunu ve güçlendirilmesini büyük ölçüde destekledi. Diaspora Yahudileri, İsrail’e göç etmeye ve ekonomik olarak desteklemeye devam ettiler.

Lobi Grupları ve Sivil Toplum: İsrail için çalışan lobi grupları ve sivil toplum örgütleri, İsrail’e uluslararası destek sağlamak ve İsrail’in çıkarlarını savunmak amacıyla etkili bir şekilde çalıştılar. ABD’deki Amerikan-İsrail Kamu İlişkileri Komitesi (AIPAC) gibi lobi grupları, bu çabaların önde gelen örneklerindendir.

İsrail-Filistin çatışması süresince, İsrail’e olan destek ve uluslararası ilişkiler karmaşık ve değişken olmuştur. İsrail’i destekleyen ülkeler ve gruplar, bu desteği farklı nedenlerle sağlamışlardır ve bu nedenler zaman içinde değişmiştir.

Türkiye ve Filistin – İsrail Çatışmalarındaki Tutumu

Türkiye, İsrail-Filistin çatışmasıyla tarihsel olarak yakından ilişkilendirilmiş bir ülke olmuştur. Türkiye, hem İsrail’i hem de Filistin halkını desteklemiş, bu nedenle çatışma bağlamında özel bir konuma sahiptir. İşte Türkiye’nin İsrail-Filistin çatışmasındaki rolü hakkında bazı önemli bilgiler:

  • Filistin Halkının Haklarına Duyarlılık: Türkiye, Filistin halkının haklarını savunan bir tutum benimsemiştir. Türkiye hükümeti, Filistinlilerin bağımsız bir devlet kurma hakkını desteklemiş ve bu hakkı uluslararası platformlarda savunmuştur.
  • Diplomatik İlişkiler: Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkilere sahipti ve İsrail’i tanıyan ilk Müslüman ülkelerden biriydi. Ancak, Türkiye-İsrail ilişkileri zaman içinde gerilmiştir, özellikle Gazze’ye yönelik İsrail müdahaleleri ve 2010’da Mavi Marmara olayı gibi olaylar nedeniyle. 2010 Mavi Marmara olayı sırasında Türk gemisine İsrail askerleri tarafından yapılan saldırı sonucu dokuz Türk vatandaşı öldü, bu da ilişkilerin daha da kötüleşmesine neden oldu.
  • Filistin’e Yardım: Türkiye, Filistin halkına insani yardım ve ekonomik destek sağlamıştır. Türk hükümeti, Filistin’e yardım etmek amacıyla çeşitli projeleri desteklemiş ve Filistin’deki sağlık, eğitim ve altyapı alanlarında çalışmıştır.
  • Barış Süreçlerine Katkı: Türkiye, İsrail-Filistin barış süreçlerine destek olma amacıyla arabuluculuk girişimlerinde bulunmuş, çeşitli dönemlerde barış müzakerelerine katkı sağlamıştır.

Türkiye’nin İsrail-Filistin çatışmasında takındığı bu tutumlar, bölgedeki karmaşık siyasi dinamiklerle birlikte değişkenlik göstermiştir. Türkiye, Filistin halkının haklarını savunma konusundaki kararlılığını sürdürmüş ve aynı zamanda İsrail ile diplomatik ilişkileri yeniden gözden geçirmiş, çatışmanın çözümüne katkıda bulunmaya çalışmıştır.

Savaşın Filistin Cephesini Kim Kontrol Ediyor ?

Filistin topraklarında yönetim iki farklı bölgeye ayrılmış durumdadır:

  1. Batı Şeria: Batı Şeria, Filistin Yönetimi (Filistin Otoritesi) tarafından yönetilmektedir. Filistin Yönetimi, Ramallah merkezli olarak Batı Şeria’da sınırlı özerklik ile yönetim sağlamaktadır. Ancak Batı Şeria’da İsrail askeri varlığı devam etmektedir, bu da yerel yönetimlerin tam bağımsızlık sağlamasını zorlaştırmaktadır.
  2. Gazze Şeridi: Gazze Şeridi, Hamas tarafından kontrol edilmektedir. 2007 yılında gerçekleşen iç çatışma sonucunda Hamas, Gazze Şeridi’nde kontrolü ele geçirdi ve Filistin Otoritesi’ni bölgeden çıkardı. Gazze Şeridi, İsrail tarafından deniz ve kara ablukası altındadır, bu da Gazze’deki insanların dış dünyayla sınırlı bir bağlantıya sahip olduğu anlamına gelir.

Sonuç olarak, Filistin toprakları iki farklı yönetim altında bulunmaktadır: Batı Şeria’da Filistin Yönetimi (Filistin Otoritesi) ve Gazze Şeridi’nde Hamas. Bu durum, Filistin topraklarındaki iç bölünmeyi yansıtmaktadır ve İsrail-Filistin çatışmasının çözümünü daha da karmaşık hale getirmektedir.

İsrail-Filistin çatışması, yıllar boyunca pek çok tartışmaya ve eleştiriye yol açmış bir sorundur. İsrail’in Filistin topraklarına olan yerleşim politikaları, Gazze Şeridi’ndeki abluka, Batı Şeria’da sürdürülen yerleşim inşaatları, sivil ölümler ve insan hakları ihlalleri gibi pek çok konu, uluslararası toplum tarafından eleştirilmiştir. İsrail hükümetinin bu politikaları, Filistin halkının yaşam koşullarını ciddi şekilde etkilemiş ve çatışmanın tırmanmasına neden olmuştur. Bu bağlamda, İsrail’i bu tür politika ve uygulamaları için eleştirmek, barış sürecinin ve insan haklarının korunması için önemlidir. Ancak, çözümün bulunması ve barışın sağlanması, tüm tarafların katkılarına dayalı uzun vadeli bir süreci gerektirecektir.

İsrail-Filistin çatışması, tarihsel, siyasi, dini ve kültürel faktörlerin bir araya gelmesi sonucunda ortaya çıkan karmaşık bir sorundur. İsrail ve Filistin arasındaki bu uzun süreli çatışmanın çözümü, bölge ve dünya için önemli bir hedef olmuştur. Ancak bu çözüm, tüm tarafların çıkarlarını ve endişelerini dikkate alarak, diyalog, müzakere ve diplomatik çabalara dayalı uzun vadeli bir süreci gerektirecektir. İsrail ve Filistin arasındaki barış, bölge istikrarına ve insan haklarına saygıya dayalı bir çözümle mümkün olacaktır. Bu nedenle, uluslararası toplum, barışı teşvik etmek ve çatışma taraflarına destek sağlamak için çaba göstermeye devam etmelidir.

avicenna

Pedagojik makaleler ve her türlü faydalı bilgiyi sizlere sunmak için araştırmalar , analizler yapıyor ve özgün bilgilerle harmanlayarak sizlere sunuyorum. Destek olmanız beni mutlu eder. Teşekkürler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir